4 Aralık 2014 Perşembe

Uygur Türkleri

Doğu Türkistan toprakları, tarih boyunca birçok Türk kavminin yaşadığı, değişik kültürlerin ve dinlerin buluştuğu merkezî bir bölge olmuştur. Çeşitli milletlerin mücadelelerine tanıklık eden bu bölge, Türk kültürünün oluşması ve gelişmesinde büyük bir öneme sahiptir. Tarihin en eski dönemlerinden beri bu coğrafyada yaşayan Uygur Türkleri, bölgede yaşanan bütün m ücadelelerin, kültürel yapıların ve dinlerin içinde yer almıştır. Tarih boyunca olduğu gibi 19. yüzyılda da Doğu Türkistan topraklarında Çin-Mançu yönetimiyle Uygur Türklerinin mücadelesi devam etmiştir. Bu mücadelelerde Gani Batur, Tömür Helpe, Mayimhan, Nozugum ve Sadir Palvan gibi kahramanlık gösteren kadın ve erkeklerle ilgili sözlü kültür ürünleri teşekkül etmiştir. Bu mücadelelerde öne çıkan, hakkında efsaneler anlatılan ve halk şiiri oluşan tarihî kahramanlardan biri de Sadir Palvan’dır. Hayatının büyük bir kısmı sürgünlerde ve zindanlarda geçen Sadir Palvan hakkındaki tüm bilgiler, sözlü kültür anlatmalarına dayanmaktadır. Aynı zamanda yetenekli bir halk şairi de olan Sadir Palvan, şiirlerinde Çinli yöneticilerle mücadelelerini, ailesi ve gençliğini ve Uygur Türklerinin bağımsızlığı ile ilgili düşüncelerini dile getirmiştir. Makalemizde, ilk olarak Sadir Palvan’ın mücadelesi ve kahramanlığı hakkında oluşan sözlü nesir yaratmalar, daha sonra da ona ait şiirler yaratım ve aktarım, şekil, içerik ve işlev yönünden değerlendirilmiştir.


Yaygın olarak kabul gören bir tarife göre halk kahramanı, “mütecanis bir halde yaşayan bir insan topluluğu, mahallî ve meslekî bir karakter hakkında çeşitli anlatılar ve türküler söyledikleri zaman halk kahramanı yaratılmış olur” şeklindedir (Çobanoğlu 1996, 202). Halk anlatılarında ve türkülerinde ortaya konulan halk kahramanı karakterlerinin yapı ve tema bakımından benzeşen özelliklerine dayalı olarak geliştirilen “halk kahramanı kalıbı” üzerine çalışmalar Batı’da oldukça eski tarihlere dayanırken, bu konuda ülkemizdeki çalışmalar oldukça yenidir. Lord Raglan tarafından geliştirilen geleneksel kahraman kalıbı (Ekici 1998, 126-138) ilk defa Oğuz Kağan ve Er Töştük destanlarına Özkul Çobanoğlu tarafından uygulanmış ve bu çalışma geleneksel kahraman kalıbı konusunun Türkiye’de gündeme gelmesini sağlamıştır (Çobanoğlu 1996, 202-209). Bu çalışmada araştırıcı, “Batı Halk Kahraman Kalıbı”nın Türk halk kahramanlarına uygun olmadığını ifade ederek, Türk halk anlatılarına dayalı bir Türk kahraman kalıbı örneği oluşturmanın önemine dikkat çekmiştir (Çobanoğlu 1996, 208). Sonraki yıllarda Lord Raglan’ın “geleneksel kahraman kalıbı” M. Öcal Oğuz tarafından Dede Korkut Kitabı’nda yer alan Boğaç Han (Oğuz 1998, 2-6) ve Basat (Oğuz 1999, 2-8) anlatmalarına tatbik edilmiştir. Oğuz, çalışmasında Lord Raglan’ın kahraman kalıbının Türk geleneksel kahramanlarını anlamak için yeterli olmadığını; ancak metotlu araştırmalar için iyi bir başlangıç oluşturduğunu belirtmiştir. Araştırıcı, Türk geleneksel anlatılarından bir geleneksel kahraman kalıbı çıkarmanın oldukça zor olduğunu ifade etmiş ve bu noktada “tarihi kahraman” ile “edebi kahraman” ayrımının iyi yapılması gerektiğini ve her edebi kahramanı, tarihi bir kahraman kabul eden romantik yaklaşımlardan uzak çalışmanın yapılmasının önemini ifade etmiştir (Oğuz 1999, 8). Yukarıda kısaca görüşlerine yer verdiğimiz araştırıcıların geleneksel kahraman kalıbına ilişkin ortak görüşleri, başta destan ve halk hikâyelerimiz olmak üzere masal, efsane, menkıbe, fıkra gibi anlatılardaki kahramanların kalıplaşan özellikl eri üzerine “Türk geleneksel kahraman kalıbı” oluşturmanın elzem bir durum oluşudur. Bu bağlamda çok sayıda epik anlatı geleneğine sahip olan Türk boylarından biri olan Uygur Türklerinin halk kahramanları da kendi bağlamında ve diğer Türk boylarının kahramanlarıyla mukayeseli olarak ele alınıp incelenmelidir. Bu çalışmada, Uygur halk kahramanı ve şairi Sadir Palvan’ın tarihî ve edebî kişiliği hakkında bilgi verilerek, ileriki dönemlerde hazırlanabilecek böyle bir çalışmaya da katkı sunulması amaçlanmaktadır. Sadir Palvan, 1798 yılında Gulca (İli)’ya bağlı Moltohtiyüzi (Mollitohtiyüzi) Köyü’nde bir çiftçi ailede dünyaya gelmiştir. Sadir Palvan’ın Hotenli olan babası Hoşehmet, Çin zulmüne karşı direndiği için Hoten, Turfan, Yarkent, Kumul ve diğer şehirlerden 1767 yılında sürgün edilerek İli’ye yerleştirilen 6000 aileden biridir. Sadir’in çocukluk yıllarında, Çin-Mançu yönetimi bütün Doğu Türkistan’ı istila etmiş ve Uygur Türklerine ağır zulümler yapmıştır. Sadir Palvan, yoğun baskı neticesinde kendi köyünü terk ederek Gulca’nın Kazancı kasabasına yerleşmiştir. Sadir Palvan, İli’deki çiftçi ayaklanmalarının lideridir. 1860 yılından itibaren onun Çin zulmüne karşı elli kişiyle başlattığı mücadeleye daha sonra 300 kişi katılmış ve ilk olarak Aşlık Ambari, Çilpeñze, Bayanday ve Küre gibi kaleler ele geçirilmiştir. Sadir Palvan’ın bu mücadelesi kırk yıl boyunca sürmüş ve on üç kez hapse atılmıştır. Sadir Palvan, 1871 yılında Gulca’da vefat etmiştir (Yasin 1988: 1-7; Ömer 1981: 22-23). Uygur Türkleri arasında haksızlığa, zulme ve baskıya karşı direnişte sembol haline gelen Sadir Palvan hakkında çeşitli efsane ve halk şiirleri teşekkül etmiştir. Onun hakkında anlatılan efsanelerden biri şöyledir: Sadir, doğduğunda ‘inga’ diyerek ağlamak yerine, atmaca gibi gözlerini açarak ebeye bakıp gülümsemiş. Bu durumu gören babası Hoşehmet: ‘Allah Allah! Çocuk dünyaya gözünü açmasıyla birlikte ağlar. Benim bu çocuğumun ne özelliği var ki ağlamak yerine gülüyor.’ diye şaşırmış. Bunun üzerine yurdun aksakalları: ‘Bu da Allah’ın kerameti, çocuğunun alnına, ömür boyu kesinlikle ağlamayan Rüstem gibi bahadır olsun yazılmış!’ diyerek sevinmişler. Gerçekten Sadir, on beş yaşından itibaren hiçbir şeyden korkmayan, cesaretli bir pehlivan olarak büyümüş ve yurtta ‘Pehlivan’ namıyla şöhret kazanmış. Başına çok büyük belalar gelse de, düşmanlar çeşitli eziyetlerde bulunsa da hiç ağlamamış. Böylece o, ömrü boyunca bir defa bile ağlayıp gözyaşı dökmemiş.” (Rahman 1999: 183). Sadir’in ailesini, doğumunu anlatan ve Çin-Mançu yönetimine karşı direnerek Uygur Türklerinin bağımsızlık mücadelesinde “sembol” haline gelen Sadir Palvan hakkındaki bu efsanede, özellikle Türk epik geleneğinde karşılaştığımız “kahramanın olağanüstü doğumu” (Ekici 2001: 16-26; Alptekin 1997: 85-86; Tavkul 2001: 166-190) söz konusudur. Bu olağanüstü doğum, onun gelecekte bir kahraman olacağına işarettir ve efsane içerisinde bu durum yurdun aksakallarının ağzından anlatılmaktadır. Sadir Palvan’ın zeki oluşu, kahramanlığı ve “Pehlivan” unvanını alışı bir başka efsanede şöyle anlatılmaktadır: “Sadir Palvan, çiftçilerin başı olup, Mançu yöneticileriyle mücadele ettiği günlerde yiyecek içecek temin etme konusunda iyice zor duruma düşmüş. Fakat halkın hiçbir şeyine dokunmamış. Sonunda o akıl danışarak, hükümet konağından ganimet alıp, isyancıların yiyecek içecek sıkıntısını gidermek istemiş. Bunun için güçlü yiğitlerinden birkaçını yanına alarak, Bayanday’daki hükümet konağının yüksek kalesinin yanına gelmiş. Kalenin hemen yanında onların dana ahırı varmış. Sadir, beline ip bağlayarak kaleye çıkmış ve kaleden aşağı inerek büyük bir öküzü boynundan bağlamış ve tek başına öküzü kalenin üstüne çekip çıkarmış. Kalenin yanında dikkatle bekleyen arkadaşlarına öküzü iple sarkıtmış. Onun tek başına bir öküzü yüksek kaleye çekip çıkardığını duyan halk, Sadir’i kutlamış ve o günden sonra ona ‘Pehlivan’ namını vermiş.” (Rahman 1999: 184). Bu efsanede, Çin-Mançu yönetiminin baskısından dolayı dağlarda kaçak yaşamak zorunda kalan Sadir Palvan ve arkadaşlarının açlık sıkıntısı çektiği ve bu sıkıntıdan kurtulmak için hükümet konağından yiyecek temin etmeleri yoluna gittikleri anlatılmıştır. Türk sözlü yaratmalarında kahramana, bir başarı gösterdikten sonra ad verildiğini biliyoruz (Ekici 1989: 12-18). Bu efsanede de Sadir, bir öküzü tek başına kalenin surlarından çekip çıkarması nedeniyle “Palvan (Pehlivan)” unvanını almış ve namı halk arasında yayılmıştır. Sadir, on beş yaşında “Pehlivan” unvanını alışını bir şiirinde de şu şekilde dile getirmiştir: Sadir dep étim yaman, Sadir derler adım yaman, Onbeş yaşta atalğan. Onbeş yaşımda ad aldım. Deslepte tutulğanda, İlk tutuklandığımda, Qumulxanğa palanğan Kumulhan’a sürüldüm. (Yasin 1988: 73). Sadir Palvan, hayatının önemli bir kısmını Çin baskısına direnmek için arkadaşlarıyla birlikte dağlarda kaçak olarak sürdürmüş ve dağlarda çektiği açlık sıkıntısını şiirlerinde de dile getirmiştir: Yollarda kétip bérip, Yollarda giderken, Qattiq nénimni yédim. Kuru ekmeğimi yedim. Bir mancu sorap idi. Bir Mançu sormuş idi, Men özüm xenbin dédim Ben Çinli askerim dedim. (Yasin 1988: 74).
Yamuldin qéçip çiqip, Zindandan kaçıp çıkıp, Tağlarni makan ettim. Dağları mekân tuttum. Qorsaq éçi yamanken, Karın açlığı fena imiş, Şalvurni kavap ettim. Şalvarı kebap ettim. (Tursun 1988: 78).
Şalvurni kavap etsem, Şalvarı kebap yapınca, Bir tatliq béğir boldi. Bir tatlı ciğer oldu. Tağlarda qéçip yürüp, Dağlarda yürümekten, Putlirim yéğir boldi. Ayaklarım yara oldu. (Tursun 1988: 78). Sadir Palvan, Çinli yöneticilerin baskı ve zulümlerine hiçbir zaman boyun eğmeyerek, onlarla mücadele yolunu seçmiş ve bunda da başarılı olmuştur. Bu nedenle Çinli yöneticiler, Sadir’in ölümü üzerine intikamlarını onun mezarından almak istemişlerdir. Onun mücadelelerini, hayatını ve ölümünü konu alan efsanelerden birinde bu durum şöyle özetlenmektedir: “Sadir Palvan, düşmanları ile yaptığı savaşlarda hiç yenilmemiş. Mançu askerleri de onun adını duyduklarında tir tir titrermiş. Rivayetlerde anlatıldığına göre, o hayatı boyunca düşmanları tarafından yedi defa tutsak edilerek zindana atılmış. Fakat o cesareti, aklı ve arkadaşlarının yardımı ile bir yolunu bulup zindandan kaçarak mücadelesini sonuna kadar sürdürmüş. Yöneticiler, Sadir’i ‘göze batan çivi’ olarak görürmüş. Onu defalarca öldürmeye çalışmışlarsa da, bunda başarılı olamamışlar ve bu yüzden düşmanların yüreğine kan korku salmış. Sadir, yetmiş üç yaşında eceli ile vefat etmiş. Bunu duyan general, kendi emrindekileri de onun defin işlemine göndermiş ve onun kabrine yüzd en fazla sopa vurarak öcünü almış. Yakın zamana kadar Sadir’in kabrinde sopaların izleri dururmuş.” (Rahman 1999: 185). Bu efsane, Sadir Palvan’ın Çin yönetimine karşı başarısını ve onların ne derece nefret ve kinine maruz kaldığını açıkça göstermektedir. Çinli yöneticiler, hayattayken başa çıkamadıkları ve “göze batan çivi” olarak nitelendirdikleri Sadir Palvan’dan hınçlarını, onun ölümü üzerine mezarını şişleyerek almaya çalışmışlardır. Yukarıda verdiğimiz efsanelerin dışında, Sadir Palvan’ın hayatını ve kahramanlıklarını konu alan birçok anlatma bulunmaktadır (Uygur Folklirinin Antologiyası 1988: 249-254, Uyğur Helk Rivayetliri-3 1988: 284-286). Tarihî temeller üzerine yaratılmış Sadir Palvan hakkındaki bu efsaneler, onun olağanüstü doğumunu, kahramanlığı sonunda “Pehlivan” unvanını almasını ve Çinli yöneticilerle mücadelesini konu etmektedir. Bu efsanelerde, tarihî gerçekler ile halkın hayal gücü birleşmiş ve genellikle destan türünde karşılaştığımız kahramanın özelliklerine ilişkin temel yapılardan bazıları ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılda Uygur Türklerinin maruz kaldığı baskı ve zulümlerini dile getiren ve sözlü tarih (Şahin 2004: 111-126, Ersoy 2004: 102-110; Ersoy 2009: 251-260) bağlamında değerlendirebileceğimiz bu metinler, tarihi olayların üzerine kurulan sözlü kültür yaratmalarının oluşumu ve tekâmülü ile ilgili bilgiler de içermektedir. Halk kahramanı olmasının yanı sıra Sadir Palvan’ın bir diğer özelliği yetenekli bir halk şairi olmasıdır. Sadir’in hayatını ve mücadelesini konu alan efsaneler ile Sadir’in söylediği halk şiirleri içerik bakımından birbirini tamamlayıcı ve destekleyici mahiyettedir. Sadir Palvan, 10-12 yaşlarında bir taraftan çobanlık yapıp odun taşırken diğer taraftan da kovuz, ney, dutar ve rebab gibi Uygur müzik aletlerini çalmayı öğrenmiştir. Ayrıca mahallesindeki yaşlı kişilerden hikâyeler, masallar ve halk şiirleri dinleyerek yetişmiştir. Bunun sonucunda da çobanlar arasında henüz çocukluk yıllarında onun namı “nahşiçi (şarkıcı), “koşakçi (âşık) adıyla yayılmaya başlamıştır (Yas in 1988: 4-6). 19. yüzyıl Uygur sahası halk şiirinde siyasî olaylar ve tarihî kahramanlar önemli bir yer tutar ve bunların başında da Sadir Palvan şiirleri gelmektedir. Şiirlerinde sürgünlerini, zindan hayatını, dağlardaki kaçak yaşamını, Çin-Mançu yönetimiyle mücadelelerini, cesaretini, kahramanlığını, memleketi ve ailesine olan özlemlerini dile getiren Sadir Palvan, “modenhan nahşisi”, “türmel nahşisi” “haşar nahşisi”, “sépil nahşisi” ve “zindan nahşisi” gibi 27 türkü; 500’den fazla da halk şiiri ortaya koymuştur  (Yasin 1988: 5-20). Onun şiirleri ve türküleri halkın hafızasında yüzyıllardır saklanmış ve günümüzde de Uygur Türkleri arasında mücadele azminin ve kahramanlığın nameleri olarak terennüm edilmeye devam etmektedir. Sadir Palvan’ın şiirlerini içerik özelliklerine göre iki başlık altında değerlendirmek mümkündür (Sadik 1995: 258-271). Bunlardan birincisi, onun Çin-Mançu yönetimiyle mücadelelerini, zindan hayatını ve zindandan kaçmayı başardığında dağlarda çektiği sıkıntıları konu alan şiirlerdir: İsit, ömrüm ötüp ketti, İşit, ömrüm geçip gitti, Zey zindanda solaqta. Rutubetli zindanda hücrede. Héçbir rahet körmidim Hiç rahat görmedim, Elem tartip qamakta. Acı çekmekten zindanda. (Yasin 1988: 75)
Yamulğa çüşüp qaldim, Zindana düşüp kaldım, Çusa bilen pitlarğa, Böcek ile bitlere. Vañzi “pul” dep heydeydu, Vali para diye vuruyor, Ülgürmeydu itlarğa. Yetiştiremem itlere. (Yasin 1988: 77).
Yamulni téşip qoyup, Zindanı delip kaçıp, İkki çiqtim talağa. İki (kez) çıktım dışarı. Méni baqqan bey yayi, Beni gözetleyen emir eri, Endi qaldi balağa. Şimdi düştü belaya. (Yasin 1988: 78).
Yamuldin qaçqan vaxta, Zindandan kaçtığımda, Qazançi bilen qaçqan. Kazançi üzerinden kaçtım. Çirikler qoğlap kelse, Askerler kovalayıp gelince, Qar kéçip davan aşqan. Karlı geçitlerden aştım. (Yasin 1988: 78).
Yamuldin qaçqan kuni, Zindandan kaçtığım gün, Yatqan yérim yan bulaq Yattığım yer Yanbulak (Yanpınar). Xudayimdin tileymen, Huda’mdan dilerim, Maña bersun bir ulağ. Bana versin bir ulak. (Yasin 1988: 79). Sadir, on üç kez zindandan kaçmayı başarmış bir halk kahramanıdır. Burada halkın yardımı ve onun zeki biri oluşu önemli etkenlerdendir. Bir keresinde kardeşlerinin zindana getirdiği kavunun içine sakladıkları bıçakla zindandan kaçmış ve bunu şiirinde şu şekilde dile getirmiştir: Yamulda tola yétip Zindanda çok yatmaktan, Béşim bir quçaq boldi Saçım bir kucak oldu. Men yamuldin qaçqanda Ben zindandan kaçarken, Qoğunum piçaq boldi Kavunum bıçak oldu. (Yasin 1988: 77). Sadir Palvan, savaş taktiklerini de çok iyi bilmektedir. Bu sayede her seferinde düşmanların baskınlarından ve kuşatmalarından kurtulmayı başarmıştır. Kuşatmalardan birinde, Çin askerleriyle tek başına savaşmak zorunda kalmıştır. Kendisinin yalnız olduğunu askerlerin anlamasını önlemek için üzerindeki elbiseleri taşlara giydirmiş ve her taşın yanından bir ok atarak düşmanlarında kalabalık bir kuvvet hissi uyandırmıştır. Böylece kuşatmadan kurtulmayı başaran Sadir Palvan, bu olayı bir şiirinde şöyle dile getirmiştir: At m indim küreñ qaşqa, Bindiğim at kaşka, Sekrettim taştin-taşqa. Koşturdum taştan taşa. Çirik atidu taşqa, Asker atardı taşa, Sadir atidu başqa. Sadir atardı başa. (Yasin 1988:76)
Çerik çiqti yépilip, Asker çıktı üşüşüp, Sadir atti pétinip. Sadir vurdu korkmayıp, Dalidiki qara taş, Kırlardaki kara taş Cuvamni aldi yépinip Montumu aldı örtünüp (Ömer 1981: 28). Sadir Palvan’ın şiirlerinde işlenen ikinci konu ise sürgün hayatı ve sık sık zindana atılması nedeniyle Sadir’in memleketine, sevdiklerine ve özellikle de eşine ve çocuklarına duyduğu özlemdir: Atisidin yitim qalğan, Babasından yetim kalan Anisidin yitim qalğan, Anasından öksüz kalan Yitim qalğanda men alğan, Yetim kaldığımda aldığım Hévizem atliq aman barmu? Hevizem esen iyi mi? ( Yasin 1988: 81).
Sadirniñ mingen éti, Sadir’in bindiği atın, Sağrisida alisi. Sırtında var alası. İlide xotun qaldi, İli’de hanım kaldı, Quçiğide balisi. Kucağında yavrusu. (Yasin 1988: 74).
Sadir yatqan kamarğa, Sadir’in yattığı zindana, Oçar qanat kirmeydu, Kuşlar (bile) giremez. Men bu yerde yurimen, Ben buralardayım, Balilirim nime yeydu. Çocuklarım ne yer ki? (Yasin 1988:75).
Aq boz étim aç qaldi, Ak boz atım aç kaldı Bir itek saman barmu? Bir kürek saman var mı? Ağzimğa ilim salğan, Bana ilim öğreten Damollam aman barmu? Hocam aman var mı? (Ömer 1981: 31).
Ruşengul dep balam bar, Ruşengül adında yavrum var Dada deydu hecep tatliq. Baba der çok tatlı Beş balamniñ içide, Beş çocuğumun içinde Kiçiki Denixan atlik Küçüğü Danihan a dlı. (Ömer 1981: 32). Sadir Palvan’ın şiirlerini şekil ve yapı açısından değerlendirdiğimizde, bütün şiirlerini dörtlük nazım birimiyle ve 7’li ya da 8’li hece ölçüsüyle söylediği görülmektedir. Ayrıca şiirlerinde ahengi sağlayan kafiye, redif ve çeşitli söz sanatlarının da etkili bir şekilde kullanıldığı dikkat çekmektedir. Sonuç olarak Sadir Palvan, 19. yüzyılda Çin-Mançu yönetiminin Uygur Türklerine karşı uyguladıkları zulüm ve baskılara direnmiş, bir yandan etrafında topladığı çiftçilerle Çin-Mançu iktidarıyla savaşırken, diğer taraftan da bu durumu türkü ve halk şiiriyle dile getirmiştir. Bu nedenle de Uygur Türklerinin hafızasında “halk kahramanı”, “halk pehlivanı”, “halk koşakçısı” (şairi) ve “halk nahşiçisi” (türkücüsü) olarak yüz yıllardır yerini korumuştur. Uygur Türklerinin toplumsal belleğinde yer tutan bu efsane ve şiirler, onların günümüzde de maruz kaldıkları baskı ve zulümlere karşı mücadelelerinde bir ilham kaynağı olmakta ve onlara mücadele azmi vermektedir.
KAYNAKLAR ALPTEKİN Ali Berat: (1997). Halk Hikâyelerinin Motif Yapısı , Ankara, Akçağ
Yay.
ÇOBANOĞLU Özkul: (1996). “Lord Raglan’ın Batı Halk Kahramanı Kalıbı Açısından Oğuz Kağan ve Er Töştük Destan Kahramanlarına Bir Bakış”, Folkloristik Prof. Dr. Umay Günay Armağanı , Ankara, s. 202-209. EKİCİ Metin: (2001). “The Birth of Hero in Turkic Epics”, Milli Folklor , S. 49, Ankara, s. 16-26. EKİCİ Metin: (1989). “Türk Halk Hikâyelerinde Ad Verme Geleneği”, Palandöken Dergisi , S.4, s. 12-18. EKİCİ Metin: (1998). “Geleneksel Kahraman (The Hero of Tradition)”, Milli Folklor , Sayı. 37, Ankara, s. 126-138. ERSOY Ruhi: (2004). “Sözlü Kültür ve Sözlü Tarih İlişkisi Üzerine Bazı Görüşler”, Millî Folklor , S. 61, s. 102-110. ERSOY Ruhi (2009): Sözlü Tarih Folklor İlişkisi-Baraklar Örneği Disiplinler Arası Bir Yaklaşım Denemesi , Ankara, Akçağ Yay. OĞUZ Öcal (1998): “Lord Raglan’ın Geleneksel Kahraman Kalıbı ve Boğaç Han”, Milli Folklor , S. 40, s. 2-6. OĞUZ Öcal (1999): “Lord Raglan’ın Geleneksel Kahraman Kalıbı ve Basat”, Mili Folklor, S. 41, s. 2-8. ÖMER Uçkuncan: (1981). Uyğur Helk Tarihi Koşakliri, Kaşgar Uyğur Neşriyati. RAHMAN Abdukerim: (1985). Yipek Yurtidiki Epsane-Rivayetler , Ürümçi, Şincañ Helk Neşriyati. SADİK Mehemmetcan: (1995). Uyğur Helk Ağiz Edebiyati Hekkide , Ürümçi, Şincañ Helk Neşriyati. ŞAHİN Özlem: (2004). “Geçmiş, Tarih ve Sözlü Tarih”, Mülkiye , C. XXVIII, Sayı: 244, s. 111-126. TAVKUL Ufuk: (2001). “Karaçay-Malkar Nart Destanlarında Olağanüstü Doğum Motifi”, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi , (11), Bahar, s. 166-190. Uyğur Edebiyati Tarihi 3 , (2006), Pekin, Milletler Neşriyati. Uyğur Folklirinin Antologiyasi , (1988), Almuta. Uyğur Helk Rivayetliri (Şehsler, Vekeler Hekkideki Rivayetler) 3, (1998), Ürümçi, Şincañ Yaşlar-Ösmürler Neşriyati. YASİN Tursun: (1988). Sadir Palvan , Ürümçi, Şincañ Yaşlar-Ösmürler Neşriyati.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder